28 Aralık 2010 Salı

madrid'e doğru uçmaktayız...

13:34

 
Uçuşun ilk saatine pamuk bulutlar üzerinde, masmavilikte deli gibi parlayan bir güneş eşlik etmekte. İstanbul’un karanlık ve kış gününden sonra, pencereden gözüme gözüme gelen güneşe hayır demek istemiyorum. Ne de olsa uzun bir süre sıcağa hasret kalacağım… Maalesef yılbaşını karla karşılıyor olamayacağız Madrid’de. Görünen o ki geceleri 3-4derece, gündüzleri ise bıraktığım son İstanbul gününden pek de sıcak olmayan günler var önümüzde. Soğuğa itirazım çok yok da, bari güzel fotograflar yakalayabilmem için güneş olsun.

Aşağıda bulutların delip geçmiş karlı tepeler var, neredeyiz acaba? Az önce kaptanımız “sağda şu var, solda bu var” diye bir şeyler homurdandı ama neden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yok.


Mmmm yemek vakti, burnuma güzel kokular geliyor…  THY Do&Co ile bu işi gerçekten en üst noktaya taşımış gibi. Menüde mozarellalı yeşil salata(cık), tavuk külbastı ve çikolatalı mus var. Yanında ne mi içiliyor? Tabii ki beyaz şarap! (Yemeğin tek kusuru karabiber yazan poşetten tuz çıkarak pilavı mundar etmesi oldu.

  
Kaptanımız yeniden ve allahtan biraz daha anlaşılır bir şekilde dile geldi. Yunanistan, Romanya ve Fransa üzerinden gidiyormuşuz. (Şu an nerede olduğumuz hala belirsiz :P) Varış saatinde bir değişiklik yok, hava sıcaklığı -1 derece ancak güneşli!

Bu arada dışarıdaki bulutlardan yemeğe kadar her şeyi fotografladığımı gören yan sıradaki 2 adam işin .okunu çıkardığımı düşünmüşlerdir herhalde. Niye mi? E çünkü uçağı beklerkenki o fotografı çekmelerini de onlardan istemiştim. Nereden bileyim aynı hizada oturacağımızı :)

Haklarında birkaç cümle yazacağım tek yolcular onlar değil aslında, topu topu 30-40 kişi olunca ucakta yazıya konu olacak şey çok.(az kişinin bir yararı da 3 kişilik koltukta tek başına yayılma keyfi!). Türbülansları da eklersek şehirlerarası otobüs yolculuğu kıvamındayız… Yolcularımız arasında ünlüler de var. Haldun Dormen ve Baba Alibora’nın (ismini hatırlayamadım, ama adam gerçekten çoook karizmatik. Öyle oğlan, böyle babadan çıkardı ancak zaten) başı çektiği bir grup var. Diğerleri de aynı yaş grubu ama onlar da tiyatrocu mu bilemedim. Sanırım dönüşte yapılacaklar listesine oyunlara gitmeyi de eklesem iyi olur. Gereksiz Amerikan artistlerini tanıyıp da, kendi ülkemin tiyatrocularını bilemiyorsam bu onu gerektirir.

Şimdi biraz Madrid rehberi çalışayım, görüşmek üzere
a

ek1: bu yazı gecikmeli olarak yayında, henüz uçaklarda wifi yok maalesef.
ek2: yan sıradakiler, uçakta sürekli makineyi kurcaladığımı görünce “burada da çekelim mi orijinal olur” gibi bir yaklaşımda bulundular. abarttım sanırım biraz :P

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder