2 Ocak 2011 Pazar

Obezim evet ama sadece yiyip içmedim, gezdim de / 1


24:13

Herhangi bir Avrupa kentini gezecekseniz tek bir rehber kitap serisi tavsiye ederim: Dost Yayınevi'nin Cartoville serisi… Aslen Fransız olan Guides Gaillamard’ın Türkçe versiyonu olan bu seri kesinlikle çok başarılı. Aşağıdaki yorumlarda adres vermeme sebebim de bu rehber kitap da hepsinin yer alıyor olması. Oldukça kompakt bir şekilde şehirleri parçalara bölerek, her birini ayrı haritası ve detayları ile anlatıyor. Tüm kitapçılarda, tüm önemli şehirler hakkında bir tane bulabilirsiniz. Berlitz’in küçük kitapçıklarını asla tercih etmeyin, her ne kadar kompakt gözükseler de kısa turlar için doğru bir tercih değil. Bu yazıyı çıkış almanızda da yarar olabilir :).

Madrid çok büyük bir şehir değil. Ortalama 5 milyon nüfusa sahip Avrupa’nın en genç başkenti. Tarihte Madrid’i bir başkent potansiyeli olarak görmeleri uzun zaman almış. "Pınarlar Mekanı" anlamına gelen ismi Magerit, Magrit derken Madrid haline gelivermiş. Nüfusunun çok azı genç ve metrolardaki 15-20 basamağa denk gelen yürüyen merdivenlerin sebebi de bu sanırım. (Yılbaşı akşamını topuklu ayakkabılarla kilometrelerce yürüyerek geçirdiğimden yürüyen merdivenlerin bu durumuna şükrediyorum).

Madrid’in sembolü kocayemiş ağacı ve ayı. Ağaç çiftçileri sembolize ediyor, ayı ise ticareti muhtemelen. Zira ticaretin ana geçim kaynağı olduğu Berlin gibi pek çok kenti düşünürseniz bu ihtimal çok mantıklı.

Madrid kesinlikle yürüyerek gezilmesi gereken bir şehir, zaten o kadar da büyük değil. Haritada “allahım yürünmez bu mesafe” dediğiniz yerler 10dk da bitiveriyor. Otobüsle panoromik turlara katılmaya hiç gerek yok. Ama Plaza Mayor’daki merkez turizm ofisine gidip Essential Madrid turlarına katılmak mantıklı. İlki oldukça başarılı, ikincisinde pek ilginç bir şey yok ancak rehberli tur tek başına gezip bir yandan da rehber kitapçıktan “ben neredeyim, bu bina da neyin nesi”ni arama yükünü ortadan kaldırıyor. Dahasını isteyenler bisiklet ya da segway ile yapılan turlara katılabilir. Ama en güzeli kendi kendine sokaklarda kaybolmak çünkü Madrid size her köşe başında bir sürpriz sunabilen bir şehir…

Şehirdeki enteresan öğelerden biri de yaşayan heykeller… Hiç beklemediğiniz ara sokaklarda gazete okuyan ya da bir yerlere bakmakta olan heykellere rastlamak mümkün. Dedim ya bu şehrin her yanı sizi şaşırtmaya hazır.

Ama gelir gelmez bir MadridCard almakta yarar var 50 müze ve bir çok eğlence/yeme-içme mekanında indirim sağlıyor size. 1, 2 ve 3 günlük alabilirsiniz fiyatı 30-35Euro civarında.

Konaklama içinse fazla rahatınıza düşkün değilseniz hosteller 40-50Euro civarında. Ya da benim gibi craiglinst’ten oda bulabilirsiniz kendinize. Hazır referans verebileceğim birkaç kişi de varken bana sorun daha iyi :).

1. Bölge / Palacio Real

Palacio Real (Kraliyet Sarayı)
2.800 odasından sadece 50’sinin ziyarete açık olduğu sarayı gezme şansım olamadı bu sefer maalesef zira tatil nedeniyle Taksim meydanından Galatasaray’a uzayabilecek bir sıra vardı kapısında. Dönemin kralı daha önceden burada olan Mağribi kasrını pek sahiplenemediğinden 1734’te çıkan yangına seyirci kalmayı tercih edip, 1764’te kalıntıların üzerine Neo-Klasik tarzda bir saray inşa ettirmiş. Tadını da kendisi değil oğlu çıkarmış (Bu söylediğim Madrid’de göreceğiniz pek çok saray için geçerli).
Sarayın kendisi kadar kapısındaki askeri tören de ilgi çekici. Atlı askerleri turu ve bando grubuna denk gelirseniz ihmal etmeyin.

Muralla Arabe (Arap Duvarı)
Palacio Real’in yanındaki kiliseyi geçtikten hemen sonra sağda… Ortaçağda Madrid’e hüküm süren Mağribilerden kalma sur kalıntıları. Yenikapı surları ne kadar ilginizi çekerse bu da o kadar ilginç işte. Yazın konser düzenlenen bu mekanda vakit kaybetmeyin derim ben.

Basilica de San Francisco El Grande
13. yydan kalma manastır temelleri üzerine 18. yyda inşa edilen yapı 33metrelik kubbeye sahip  kilisede Goya ve Velazquez gibi İspanyol ressamların eserleri yer almakta. İçini gezemediğimden çok yorum yapamıyorum ama “o kapısı”, “bu kapısı” diye pek çok yere sahip Madrid’deki en tehlikeli kapı burada. Şunu bir açıp geçseniz sakat kalmanız garanti :).

2. Bölge / Plaza de la Puerta Sol – Plaza Mayor

Turizm ofisinden alacağınız turu ile bu bölgenin tüm temel yapılarını dıştan da olsa tanıyabilirsiniz. Fransızca bilenlere, İngilizceniz de olsa özelikle Fransızca tur almalarını tavsiye ederim zira daha az kişi olacağından daha keyifli olacaktır. İspanyolcanız iyi ise İspanyolca turu alın, rehberi çok yakışıklıydı :P

Plaza de la Puerta del Sol (Güneş Meydanı)
18. yydan kalma sarayın dikkat çektiği meydan bizim Taksim Meydanı gibi popüler bir buluşma mekanı. İspanya karayollarının başlangıç noktası olan bu noktada ayaklarını 0 noktasına koyarak fotograf çektirmek pek meşhur. E meşhur olanı yapmak da farz olunca…

Plaza de la Puerta del Sol’de Yılbaşı
Yılbaşı kutlamalarında da Sol gene tek geçiyor. Meydandaki sarayın saat kulesindeki top saat 12yi vurmak üzereyken yavaşça saat hizasına iniyor ve merkeze geldiğinde yeni yılı karşılayan yüzlerce kişinin çığlıkları kaplıyor meydanı. Yeni yılı karşılarken adet 12 tane üzümü saatin 12 kere vuruşu esnasında yiyip bitirmek. Üzüm gibi oldukça çabuk mideye indirilebilecek bir şey olsa da garanti ederim ki çok zor. Üzümlerin anlamı ne bilmiyorum hala ama öğrenince onu da paylaşacağım.
Madridlilerin çoğu aynı ritueli bir gece önce ayın 30unda yapıyor, anlaşılan turistlerden restoran/bar çalışanları kadar yer halk de sıkılmış durumda. Ama 30unda yenirse kötü şans getireceğine inanıldığından üzüm yerine haribo gibi ebat olarak benzer, yemesi kolay şeyler tercih ediliyor. Bu seremoni bittikten sonra ise herkes geceye devam edeceği mekanlara yönelmekte… Beni ne yaptığımı daha sonra göreceksiniz :)

Plaza Mayor (Ana/Büyük Meydan)
Prado Müzesi’nin de mimarı olan Villanueva’nın 18. yy başında tasarladığı meydanın ortasında 3. Felipe’nin heykeli yer almakta. Dört cepheli alanın bir cephesi 2. Felipe kalanı ise oğlu 3. Felipe (klasik Madrid hikayesi) tarafından inşa ettirilen 200x100 metrelik meydana alana kemerli9 farklı kapıdan giriliyor. Döneminde meydanda yer alan dükkanlar nedeniyle ayrı zamanlarda inşa edilen 2 kısma Fırıncılar (Casa de la Panaderia), Kasaplar (Casa de la Carniceria) adı verilmiş. Meydana bakan tam 400 balkon var ve ana bina haricindeki kısımda o zamanla halk oturduğundan kral misafirleri için burada yer kiralarmış. Bir zamanlar engizisyon mahkemelerinin kurulup boğa güreşlerinin yapıldığı şehrin bu önemli merkezinde yılbaşı öncesi pazar kurulup, çeşitli bireysel gösteriler sunuluyor. Önlerindeki kutulara para attıkça hareket eden heykel insanlar ve dev baloncuklar oluşturup özellikle çocukları çılgına çevirenler harikaydı doğrusu.

Şimdilik bu kadar, fotograflar ve devamı çok yakında :)
a

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder